Ergene Nehri Ve Trakya Toprakları'ndaki Kirlilik, Artarak Devam Ediyor
reklam
22 Mayıs 2012
Ergene Nehri Ve Trakya Toprakları'ndaki Kirlilik, Artarak Devam Ediyor

Ergene Nehri Ve Trakya Toprakları'ndaki Kirlilik, Artarak Devam Ediyor

Çorlu Kent Konseyi, Ergene Platformu ile Çorlu Belediyesi tarafından ortaklaşa olarak düzenlenen “Çevre ve Sağlık Paneli”, Belediye Kültür Merkezi Konferans Salonu’nda yapıldı. Panelde, bölgemizde yaşanan kirliliğin giderek arttığı dile getirildi.

13 Mayıs Pazar günü gerçekleştirilen panele; Tekirdağ Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Çevre Komisyonu Üyesi Emre Köprülü, Trakya Üniversitesi (TÜ) eski Rektörü Prof. Dr. Osman İnci, TÜ Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Ziraat Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Halim Orta, İstanbul Üniversitesi (İÜ) Veterinerlik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tamer Dodurka, Çerkezköy Genç Girişimciler Derneği Başkanı Nurhan Altıntaş ve Karamusul Köyü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Gürcan Kırım konuşmacı olarak katıldı. Ayrıca; NKÜ’den Doç. Dr. Okan Gaytancıoğlu, Kırklareli Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Erol Özkan, Tema Vakfı Çorlu Temsilcisi Ahmet Cömert, Tema Vakfı Lüleburgaz Temsilcisi Hakan Dedeoğlu, Çorlu Çevre Gönüllüleri Dernek Başkanı Atıf Mutlu, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Çorlu İlçe Teşkilatı Başkanı Hasan Uzun, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Çorlu İlçe Örgütü Yönetim Kurulu Üyeleri ile CHP Çorlu Gençlik Kolları Başkanı Mustafa Ülkem Uruk ve Gençlik Kolları Yönetim Kurulu Üyeleri, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Çorlu Şube Başkanı Sabri Eken, Türk Kızılayı Çorlu Şube Başkanı Selime Dodurka, Ergene İnsiyatifi’nden Hüseyin Göksel, Ergene Platformu üyeleri ve bir grup muhtar da katılımcı olarak panelde hazır bulundu. Paneli, Çorlu Kent Konseyi Başkanı Ramadan Cesur yönetti.

Uzattığımız bu eli, boş bırakmayın!

Panelin açılış konuşmasını yapan Çorlu Kent Konseyi Başkanı Ramadan Cesur; “Değerli panelistler, değerli misafirler ve Trakya’nın doğa dostları… Bugün, 13 Mayıs Anneler Günü. Bizleri dünyaya getiren, varlığımızı borçlu olduğumuz annelerimizin günü.  İşte böyle bir günde düzenlediğimiz Çevre ve Sağlık panelimize, hepiniz hoş geldiniz. Aslında bu panelin konusu da yeri gelince ana dediğimiz, varlığımızı, sevdiklerimizi, sahip olduğumuz tüm iyilik ve güzellikleri borçlu olduğumuz bir değer ile ilgili.  Bu değer ‘tabiat ana’ da dediğimiz doğadan başka bir şey değil! Doğa’nın insan tarafından ‘ana’ olarak görülmesi çok doğru. O da yavrusu için her şeyini veren, karşılık beklemeyen, yeri geldiğinde kızan, yeri geldiğinde neşelenen bir yapıya sahip. Bizler de ana dediğimiz doğaya saygıyı göstermeliyiz. Her bireyin yapması gereken doğaya saygılı ve doğanın kurallarına uyumlu davranışlar içerisinde olmak, ‘sağlığı da yanında getiren’ bir yaşam şeklini ortaya çıkartmaktadır. Bu kapsamda tabiat anaya saygının en güzel göstergelerinden biri de, çevre ve sağlık bilincinin arttırılmasına yönelik çalışmalar yapmaktır. Yaşadığımız çevreye, daha rahat ‘şehir’ diyebilmek hepimizin gönlündeki aslandır. Bu yolda yapılacak daha çok şey vardır. Bizler; geleceğimiz için, bu günden bir şey yapmak için, sağlıklı biri çevre için, el ele vermeye kararlıyız. El ele vermekten de başka bir şansımızın olmadığını görüyoruz. Gelin, uzattığımız bu eli boş bırakmayın. Sevgi ve saygılarımla…” dedi.

Çevreye dahil ne varsa, hepsinin temeli ekolojik

Trakya’da yakın dönemde sivil toplumun, çevre adına geçekleştirdiği en önemli etkinliklerden biri olan, 10 Nisan 2012 tarihli Ergene Platformu öncülüğünde “10 Nisan’da 10 Bin İnsan” sloganıyla gerçekleştirilen etkinliğin ev sahibi olan Karamusul Köyü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Gürcan Kırım; “Bugün bu çok anlamlı günde bizi bir araya getiren Sayın Çorlu Kent Konseyi Başkanı Ramazan Cesur’a çok teşekkür ediyorum. 4 sene önce rahatsızlığım nedeni ile Karamusul Köyü’ne döndüm. Hemen hemen iki büklüm olmuştum. Fakat köyde dolaşmaya başladığımda, iki büklüm olanın sadece ben olmadığını gördüm. Karamusul Köyü de iki büklüm olmuştu. İlk göze çarpan çevre sorunu oldu. Onu takip eden; ciddi ölçüde kanalizasyon atığı ve bu atıkların içinde ölen evcil hayvanlar… Yürümeye devam ettikçe; köy kütüphanesinin, tiyatro salonunun, sağlık ocağının, ilkokulun, sütümüzden peynir ve yoğurt yaptığımız mandıranın kapatıldığını gördüm ve biraz daha ilerleyince Ergene’nin aşırı derecede kirletildiğini, etrafımda oynayan, yanaklarının gelincik pembeliği renginde olması gereken çocukların yanaklarının solduğunu gördüm. Toprak satışı nedeniyle insanların topraklarını kaybettiğini ve bu nedenle yer altı suyunu çekemedikleri için bahçecilik yapılamadığını gördüm ve durumu biraz irdeleyince çok daha vahim bir durum ortaya çıktı. İnsanların patentli tohum kullanmaya başlaması sebebiyle kendi ambarlarında tohumları yoktu. Biraz daha yürüyünce, mezarlığın dize kadar ot olduğunu ve bu sebepten insanların mezarlığa dahi giremediklerini gördüm. Şehitliğimizde, hayvan otlatıldığını gördüm. İlkokul dönemlerinde stajyer öğretmenlerin, bize nöbetleşe zambak dikmeyi ve tarım yapmayı öğrettikleri bahçenin otlak arazi olarak kiraya verildiği gördüm. Bunlara bağlı olarak da kanserin arttığını gördüm. Tüm bunlar için “Yapabileceğimiz ne var?” dediğimde, “Yapabileceğimiz ne var ki?” dediler. Bunların hepsini anlatmamın sebebi; çevreye dahil ne varsa hepsinin temelinin ekolojik olması gerekmektedir. Çünkü çevre ile birlikte kirlenen sadece çevre olmuyor; bilincimiz, vicdanlarımız da kirletilmiş. Mezarlıklarımıza, şehitlerimize ve çocuklarımızın solan yanaklarına sahip çıkamıyorsak, vicdandan bahsetmenin çok bir mantığı yok. Elindeki bütün değerleriyle iki büklüm olan Karamusul Köyü’ne artık öğretmen girmiyor, hemşire girmiyor, ileriye dönük hiçbir proje hiçbir şekilde girmiyor” dedi.

Kaynakların, bilinçsizce kullanılması ve tüketilmesi

Trakya’da Toprak ve Su Kaynakları Sorunları konusu üzerine konuşmak üzere kürsüye gelen, “Birey olma sorumluluğunu böylesi bir bahar pazarında bile hissederek burada olmayı görev bilen gelen herkesi en gönülden ve saygın dileklerimle selamlıyorum” diyerek konuşmasına başlayan NKÜ Ziraat Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Halim Orta; “Trakya Yöresi, Marmara ve Ergen Havzalarından oluşmaktadır. İçinde bulunduğumuz Çorlu İlçesi’nin de bir kısmı Marmara Havzasında kalırken diğer kısmı da Ergene Havzasında kalmaktadır. Bu ne demek? Çorlu’nun doğusuna düşen bir yağmur damlası, Marmara Denizi’ne dökülürken batısına düşen yağmur damlası uzunca bir yol kat ederek Ege Denizi’ne dökülüyor. Bu da bize iki havzanın kesim noktasında olduğumuzu gösteriyor. Ülke ve Bölge ölçeğinde toprak ve su kaynakları verilerini karşılaştırırsak enteresan paralellikler olduğunu görüyoruz. 70-80 yıllık verilere göre Türkiye’nin aldığı ortalama yağış 650 milimetre’dir ki bu 650 milimetre yağış; Balkanlar’ı, Macaristan’ı, Romanya’yı, Yunanistan’ı ve Bulgaristan’ı yemyeşil tutuyor. Türkiye’ye bakıldığında, Karadeniz Bölgesi 2500 mm yağış almaktadır. Bu miktar; feyezanlara, taşkınlara, mal ve can kayıplarına sebep olurken, 250 mm yağış alan Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da -yağışın az olması nedeniyle-, GAP adı verilen projeye bugün 20 milyar dolar yatırmamıza sebep olur. İdeal yağış ise 650 mm’dir. Düşme miktarı ve periyodu yani yoğunluğuyla o ideal yağışı Trakya birebir olarak almaktadır. Su kaynaklarına baktığımızda; Türkiye’nin kullanılabilen yıllık su miktarı 110 milyar metreküp iken Trakya, coğrafi durumda olduğu gibi su kaynaklarında da yüzde 3’lük dilimini bünyesinde barındırıyor. Sıkıntı tam olarak burada başlıyor. Bu 3,4 milyar metreküplük su kaynaklarının; tahminimize göre 2,8 milyarı metreküpü yerüstü, 0,4 milyar metreküpü yer altı ve 0,2 ila 0,7 arası ki ben minimal değeri aldım, sınır aşağı sular dediğimiz, Arda, Meriç ve Tunca nehirlerinden gelen su kaynaklarından oluşuyor. Sıkıntı ise, hepimizin bugüne kadar 2,8 metreküplük yerüstü su kaynakların bırakarak, 0,4 metreküplük yer altı su kaynaklarının bilinçsizce kullanılması ve tüketilmesidir” dedi.

Ergene’yi bugünkü iktidarın temizleyeceği inancında değilim

CHP Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ise yaptığı konuşmada; “Bizler, Trakya’da çekilen sıkıntıları biliyor ve görüyoruz. Bunların başında; Ergene kirliliği, angus çiftlikleri, Karatape’ye zehirli katı atık tesisi kurulması, Muratlı/Sevindikli’ye santral kurulması olayları gelmektedir. Türkiye genelinde, 25 havza var. Bunlardan, Trakya’da bulunan Ergene Havzası da en önemlisidir. Bu yaşadığımız havzada en iyi tarım yapılarak buğday, ayçiçeği ve pirinç olmak üzere önemli tarım ürünleri elde ediliyor. Trakya’da su kaynakları iyi korunamazsa, gelecek için tehlike çanları çalıyor demektir. Ergene, açık bir kanalizasyon olmuştur. Ergene’de hiç bir canlı yaşamıyor ve bu Ergene’yi bugünkü iktidarın temizleyeceği inancında değilim. Şimdi ise, Ergene’ye kolektörler yapılıp; pis, kirli ve zehirli atıklar Marmara Denizi’nin ortasına kanalla deşarj edilecekmiş. O zaman Marmara Denizi’nde balık nesilleri bitecek ve canlı yaşamayacak demektir” ifadelerine yer verdi.

Angus çiftliklerinin verdiği zarar ortada

Milletvekili Köprülü’nün ardından kürsüye gelen İÜ Veterinerlik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tamer Dodurka; “Ergene Çerkezköy çıkışından sonra kirli ve zehirli halde akıyor. Bu yıllardır böyle devam ediyor. Biz bilim adamları olarak bu durumu her platformda dile getiriyoruz. Son olarak Çorlu yakınındaki angus çiftliklerinin verdiği zarar ortadadır. Pis kokular dayanılmaz hal alırken, bu bahse konu çiftlikteki hayvanların dışkıları (gübre) ve idrarları nereye gidiyor? Şimdi Şahbaz ve Yakuplu ve Çorlu’da yaşayan halk sıkıntı içindedir. Buradaki Türkmenli Göleti ve gölete akan derelerdeki kirlilik durumu nedir? İlgili makamlar ne yapacak bekliyoruz” diye konuştu.

Su kaynakları, tükenme noktasına geldi

Trakya toprakları ve Ergene konusunda yıllardır verdiği mücadelelerle kamuoyu tarafından yakından tanınan TÜ eski rektörü Prof. Osman İnci ise yaptığı konuşmada; “Şimdilerde; “Ergene’yi ıslah edeceğiz”, “Ergene, temizlenecek” diyenler çok ayrı bir şeyin peşindeler. Ergene’nin kirli, zehirli atıklarını kolektörlerle ve yapılacak büyük bir kanal projesi ile Marmara Denizi’ne verilmek isteniyor. Felaketi seyredin! Artık gündemde, endüstriyel kanserler var. Biz bilim adamları olarak bunların nedenlerini araştırıyoruz. Tarım ve sulak alanlar hızla azalma yolunda bulunuyor. Eser elementler, ağır metaller, kanserojik kimyasallar… Buna bağlı olarak kirletilen suların içindeki; kadmiyum, kurşun, çinko, bakır ve bunlardan kaynaklanan insan hastalıkları… Trakya’daki Ergene Nehri ve kollarından alınan su numunelerinden çıkan sonuçlar, biz bilim adamlarını ürkütüyor. Meme, kolon, akciğer ve prostat kanserleri, bunlardan sadece bir kaçı! Bununla birlikte malum sulama teknikleri ile üretilen ürünlerin de sağlıklı olduklarını söyleyemeyiz. Yerüstü su kaynaklarının kullanılmayarak sürekli olarak yer altı sularının kullanılması, su kaynaklarının tükenme noktasına geldiğini gösteriyor” dedi.

Gerçekleri görmezden gelmek olmaz

Panelin son konuşmacısı, TÜ Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz oldu. Yorulmaz; “Biz kirliliğin merkezi olarak bilinen Çorlu-Sağlık Mahallesi’nde, çok sayıda hane halkı ile görüştük. Bilimsel incelemeler, ölüm ve hastalık olaylarını araştırdık. Ortaya çıkan sonuçlar ürkütücü ve düşündürücü… Çünkü ölüm ve hastalıkların çevre kirliliğinden kaynaklandığı ortaya çıktı. Bu konuyla ilgili resmi raporumuzu verdik. Bizler, bilim adamıyız. Kararı verecekler ise hükümetlerdir. Ama gerçekleri görmezden gelmek olmaz” dedi.

Konuşmacıların ardından düzenlenen panelde izleyici olarak bulunanlar söz alarak konuştu. Panele katılıp yaptıkları bilimsel konuşmalarla katkı yapan konuşmacılara, hazırlanan plaketler tek tek takdim edildi.

Editör : Tuğberk Erdem
2793 Okunma
KÖŞE YAZARLARI
Murat Sevgi

Murat Sevgi

Yılmaz Çivici

Yılmaz Çivici

Nijat Ayvaz

Nijat Ayvaz

Mehmet Ali Esmer

Mehmet Ali Esmer

Atıf Mutlu

Atıf Mutlu