Trakya'nın Çevre Ve Tarımsal Sorunları Masaya Yatırıldı
reklam
15 Haziran 2012
Trakya'nın Çevre Ve Tarımsal Sorunları Masaya Yatırıldı

Trakya'nın Çevre Ve Tarımsal Sorunları Masaya Yatırıldı

Çorlu Kent Konseyi’nin düzenlediği genişletilmiş yürütme kurulu toplantısında, çevre kirliliği ve tarımsal politikalar masaya yatırıldı. Toplantının sonunda, “Çevre ve Sağlık” konulu resim yarışmasında dereceye giren öğrencilerin ödülleri verildi.

Çorlu Belediyesi Meclis Toplantı Salonu’nda düzenlenen genişletilmiş yürütme kurulu toplantısındaki ilk sunumu, Makine Mühendisi Mustafa İşcan gerçekleştirdi. “Tıbbi Atıklar” konulu bir sunum yapan İşcan, söz konusu atıkların sorunsuz bir şekilde ortadan kaldırılmasıyla ilgili detaylı açıklamalarda bulundu. İşcan’ın ardından kürsüye gelen ve “Poşet Kirliliği” konusunda bir sunum yapan Çorlu Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı ve Çorlu Kent Konseyi Üyesi Atıf Mutlu; “Naylon poşeti herkes günde en az bir defa kullanıyor. Evde kullanıyoruz, pazarda kullanıyoruz, markette kullanıyoruz, çöp atmada kullanıyoruz. Bundan 25 yıl önce bu poşetler yoktu; bez torbalarımız, filelerimiz ve sepetlerimiz vardı. Okunmuş gazetelerden kese kâğıdı yapar bakkallara satardık. Daha sonra üretebilmek için bizi tüketime zorladılar. Tükettikçe, taşımak için kollarımızın ağrımasına rağmen poşeti öne sürdüler ve burnumuzun dibine koydular. Biz de bunu çağdaşlık görüp, “Bak! Ne kadar temiz” diye alıp kullanmaya başladık. Hala da kullanmaya devam ediyoruz. Yapılan araştırmalara göre; dünyada her gün 500 milyarla 1 trilyon arasında plastik torba yayıldığı tespit edilmiş. Rakam herhalde çok şey ifade ediyordur… Bir poşetin geri dönüşümü de, maliyetinin 12 katı. Kullanılan torbalar dünyanın dört bir yanına yayılıyor. Hiçbirimiz temizlik konusunda çok dikkatli olmadığımız için bunu etraftan görmek mümkün. Drenaj kanallarımız ve lağımlarımızı bunlar tıkıyor. Tarlalarımızı, otlaklarımızı işgal ediyor. Göllerimizi ve nehirlerimizi kirletiyor” dedi.

Kenya, Ruanda ve hatta Uganda’da bile yasaklamış

Yaptığı sunuma devam eden Mutlu; “Peki, dünya bu sorunla nasıl baş ediyor? Amerika Birleşik Devletleri’nin San Francisco Kenti’nde bulunan bir alış veriş merkezinde yer alan eczanede, petrol bazlı poşetler yasaklanmış. Poşetler Almanya ve Kanada’da ücret karşılığı satılırken Avustralya, 2008 yılından itibaren süper marketlerde naylon torba kullanımına son vermiş. Bangladeş, plastik torbaları para karşılığında satıyor. Çin, 2008 yılından itibaren plastik torba üretimini ve marketlerde kullanımını yasaklamış. Fransa, Paris’te plastik torba kullanımını 2007 yılında yasaklarken, 2010 yılında ise ülke genelinde kullanımdan kaldırmış. Güney Afrika’da ince plastik poşetleri kullanmak yasak, geri dönüşümleri kolay olanların kullanımı ise serbest bırakılmış durumda. Hindistan, plastik poşet kullanımını 4 eyalette yasaklamış. İngiltere’de 50 mağazada bez çanta uygulaması yapılmış ve naylon poşet kullanımı 1 yılda yüzde 70 azalmış. İrlanda, 2002 yılında plastik torbaları vergilendirmiş ve plastik torba tüketimi yüzde 90 oranında azalmış. Kenya 2008’den itibaren naylon poşetleri yasaklamış. Ruanda ise, 2005 yılından itibaren yasaklamış. Tayvan, plastik poşetin yanı sıra tek kullanımlık çatal ve kaşığı da yasaklamış. Uganda’da bile ince plastikler yasaklanmış. Bütün dünya bunları yaparken biz ne yapabiliriz diye düşündük. Eskiden; filemiz vardı, bez torbamız vardı, sepetlerimiz vardı. Bunların hepsi, çevre dostuydu. Bilmeden çevreye katkı sağlamamızı sağlıyorlardı. Hepsinin geri dönüşümü kolaydı. Bunları yeniden kullanıma açabiliriz. Çünkü biz bunları kullanırken çevre kirliliği yaratmıyorduk. Bunlar üretilecek diye, petrole daha fazla para ödemiyorduk. Şu an petrole, yıllık 65 milyon dolar para ödüyoruz. Kısacası ülkemizi, bu poşet canavarına kurban etmiyorduk. Burada dikkat etmemiz gereken bir husus var! Bilinçsiz ve duyarsız yaşamın kurbanı biz olmayalım. Tekrar eskilere dönelim. Ancak bu, bez torba, file ve kese kâğıdı kullanacak olan sizlerle mümkün, çevremizle mümkün” diye konuştu.

Günlük 25 ton naylon poşet ve plastik

Mutlu; “Almanya’da yaşayıp buraya dönenlerin ortak bir alışkanlığı vardır; çantalarında bez torbalar taşırlar. Markete giderken, bu torbalarını kullanıyorlar. Türkiye’de haftalık poşet kullanım miktarı 90 milyon adettir. Bu da yıllık olarak 5 milyar adet yapar. Bunların yüzde 10’u çöpe giderken, diğerlerinin nereye gittiğini bilmiyoruz. Çorlu’nun günlük çöpü, 250 tondur. Bunun da yüzde 10’luk kısmını naylon poşet ve diğer plastikler oluşturuyor. Bir naylon poşetin karada yok olma süresi 800 yıl iken denizde 400 yıldır. Plastik poşetlerin geri dönüşümünden geri dönüşüm yapılarak üretilen plastik eşyalar, son derece zararlıdır. Pazarlarda veya marketlerde renkli poşetler görürsünüz, bunlar hepsi geri dönüşümdür ve bunlar normalinden daha fazla zararlıdır. Kokusundan dahi bunu anlarsınız. Nasrettin Hoca gibi testiyi kırmadan önce dövmek istemiyoruz… Yani oraya kadar gelmeyelim ki çocuklarımız arkamızdan rahmet okusun” dedi.

Bu ülke bizim...

Çorlu Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı ve Çorlu Kent Konseyi Üyesi Atıf Mutlu’nun ardından kürsüye, Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Okan Gaytancıoğlu geldi. Doç. Dr. Okan Gaytancıoğlu; “Bildiğiniz gibi yaşadığımız Trakya Bölgesi’ndeki bir su kaynağı çok kirli durumda ve biz bu kirliliğin etrafında yaşıyoruz. Bizler kokusundan etkilenirken, çiftçilerimiz suyundan etkileniyor. Dolayısıyla sıkıntılı bir durumdayız. Özellikle çocuklarımızın bunu bilmesi gerekli ki; bazı büyüklerin çevreyi hala kirletmeye devam ettiklerini bilsinler. Özellikle, Çorlu’dan geçen, evsel ve endüstriyel atıkları Ergene Nehri’ne taşıyan ve kirleten bir dere var. Birçok eylem yapılmasına rağmen bizler çevreyi kirletiyoruz. Yaklaşık 40 sene önce buradan su içilebilirken, balık tutabilirken, yüzme öğrenebilirken, bugün hiçbir şekilde bu faaliyetlerin yapılamadığını görüyoruz ve Ergene Nehri’nin zehir saçtığına yönelik bilgiler elimizde var. Bu bir film… Şimdi film mi anlatıyoruz derseniz, evet film anlatıyoruz. Niye? Aramızda çocuklar da var, gençler de var, toplumun her kesiminden insan var ve biz çevreyi ve Türkiye’nin tarımını konuşuyoruz. Biz bunu yapabiliyorsak bu, iyiyi simgeliyor. İyi sonunda her zaman kazanır, ama çok uğraşır. Bir de kötü var. Kötü olan da Ergene’nin kirliliği, sıcak para, yoksulluk, işsizlik, cari açık ve enflasyon. Çirkin olan da, bizim bunları konuşmamıza rağmen, ülke ekonomisine sıkıntılar yaratmasına rağmen, gasp edenin yazılmaması, televizyonların bunları söylememesi, insanların bunu tartışmaması veya bunları söyleyen insanların “Sen çok konuşma!” diyerek susturulması. “Sen gel bakalım, yat burada” denilerek hakkında iddianame verilmesi. Ama biz bunu iyiye doğru çevirmek zorundayız. Çünkü bu ülke bizim…” diye konuştu.

Baraj var, nehir var… Ama su kirli!

Doç. Dr. Gaytancıoğlu; “80’lerin başında biz bu çevre kirliliğini görmezden geldik, “Yahu, birazcık kokuyor! Ne olacak ki?” dedik. Ama geleceği görmek lazım… Sonrasında ise nehir bu hale geldi. Oralarda insanlar, sulu tarım yaparken artık bazı ürünleri kirlilik nedeniyle ekemiyor. Çeltik tarımından vazgeçip, ayçiçeği tarımına yöneldiler. Türkiye -yılda 200 milyon dolar para verip- çeltik ithal ediyor. Yazık, günah değil mi? Ki ayçiçeğini de üretemiyoruz ve buna 3 milyar dolar para harcıyoruz. Üreticinin geliri azalmış. Peki, o zaman niye kirliliğin bizim üretimimizi engellemesine izin verelim? Üreticiler, temiz su bulabilmek için çevredeki ilçelerin, illerin barajlarından aldıkları su için dekar başına 6-8 lira bedel ödüyorlar. Yani, baraj var ama su kirli! Yani, nehir var ama su kirli! Yemyeşil olan nehir, olmuş simsiyah” dedi.

İthalatçı bir ülke durumuna düştük

Gaytancıoğlu; “Gelelim tarım politikasına… Tarım politikası, konuştuğumuz konu ile çok yakından ilgilidir. Bu politikayı, eğitim politikasını, sağlık politikasını, güvenlik politikasını ve geri kalan bütün politikaları devlet izler, yönetir. Tarım politikası, çiftçilerin ekonomik yaşantılarını iyileştirmek için vardır. Bu da kamu yararına yapılan üretimi arttırırken, tüketicileri fiyat artışından korur. Türkiye’nin tarımı, Bakan’a göre iyi! Tarım Bakanı diyor ki; “Çok iyi bir durumdayız.” Niye? Tarım ekonomisinde 7’nci büyük ekonomiyiz, ekonomide de 16’ncı sıradayız. İyi güzel de; bölüşümde, iyi bir konumda değiliz. Kişi başına düşen gelirimiz 10 bin 761 dolar iken, tarımda 3’te 1’i kadardır. Bu durumda, iyi bir durumda değiliz. Ekonomik büyüme açısından da tarım iyi bir durumda değil. Bölüşüm iyi olmadığı için kişi başına 10 bin 761 dolar düştüğü halde tarımda müşterek olmadığı için bir takım sorunlar doğuruyor. Çiftçiler para etmediği için ürünlerini döküyor, ürettikleri sütü döküyor. Çiftçiye “Al ananı da git” diye söyleniyor. Tarım Bakanı da çiftçiye, “Gözünüzü, toprak doyursun!” diyor. Nüfusumuzun 4’te 1’i çiftçi, peki biz niye et ithal ediyoruz? Üretemiyor muyuz? Avrupa ülkelerine hiçbir şekilde GDO’lu ürün girmezken, bizde her türlüsü içeri alınıyor. Bunu dışarıdan almamızın sebebi üretim yapamamamız. Buna rağmen, yabancılar gelip bizden toprak satın almaya çalışıyorlar. Çünkü Türkiye bir tarım ülkesi… 100 milyon insanı besleyebilecek durumdayken ve dünyada tarım topraklarının fazlalılığı bakımından ilk sıralarda yer alırken, biz ithalatçı bir ülke durumuna düştük” diye konuştu.

2,5 milyon insan, üreticiyken tüketici olmuş

Konuşmasına devam eden Gaytancıoğlu; “Yine tarıma dayalı sanayi, yani; traktör, ilaç, yem, tekstil, yağ ve her türlü hammaddesini tarımdan alan fabrikalarımız, birçok ürünü ithal etmek zorunda kalıyor. Çekirdek, nohut, fasulye, pirinç, yeşil mercimek, pamuk, buğday, mısır, soya, tütün ve ayçiçeğine 9 milyar dolar para ödemişiz. Cari açımıza bunlar da etkendir. Küçükbaş ve büyükbaş hayvan etleri için 2,5 milyar dolar ödemişiz. Peki, Türkiye’de tarım desteklenmiyor mu? Desteklenmesi lazım demiştik. Kimin tarafından? Devlet tarafından, ama desteklenmediği gibi tersine vergilendiriliyor. Dünyanın en pahalı akaryakıtını, elektriğini ve en pahalı yemini biz kullanıyoruz. Birkaç istisnai ürün dışında, üretim rakamlarımız geriliyor. Türkiye, pazarında net ihracatçı iken net ithalatçı olmuş, niye? Uyguladığı yanlış politikalardan dolayı… 2,5 milyon çiftçimiz köylerinden göç edip şehirlerin kenar mahallelerine gelmişler, gıda ve kömür yardımlarına muhtaç hale gelmişler. 2,5 milyon insan, üreticiyken tüketici olmuş…” diyerek sözlerine son verdi.

Dereceye girenler ödüllendirildi

Yapılan konuşmaların ardından “Çevre ve Sağlık” konulu resim yarışmasında dereceye giren öğrencilerin ödülleri verildi. Yarışmanın birincisi Burçin Karıksız’a (10) dijital fotoğraf makinesi, ikincisi Aslı Nur’a (8) mp3 player, üçüncüsü Berfin Akın’a (8) kol saati, mansiyon ödülüne layık görülen Ata Yiğit Bostancı’ya (10) boya takımı ve dereceye giren bu öğrencilerin her birine kalem seti hediye edildi.

Çorlu Kent Konseyi’nin genişletilmiş yürütme kurulu toplantısında; Çorlu Belediye Başkanı Ünal Baysan, TEMA Vakfı Çorlu Şube Başkanı Ahmet Cömert, Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Okan Gaytancıoğlu, Orion AVM Genel Müdürü Meral Bostan ve Halkla İlişkiler Müdiresi Verda Voyvoda, Özel Reyap Hastanesi Halkla İlişkiler Görevlisi Zeynep Temurlenk, Engelliler Meclisi Üyeleri, Tüketiciler Derneği Çorlu Temsilcisi ve Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Üyesi Av. Ayşe Dol ve basın mensupları hazır bulundu.

Editör : Tuğberk Erdem
2879 Okunma
KÖŞE YAZARLARI
Murat Sevgi

Murat Sevgi

Yılmaz Çivici

Yılmaz Çivici

Nijat Ayvaz

Nijat Ayvaz

Mehmet Ali Esmer

Mehmet Ali Esmer

Atıf Mutlu

Atıf Mutlu