Murat Sevgi - Sosa Bulanmış Çöplük

Murat Sevgi

Sosa Bulanmış Çöplük

Murat Sevgi

Geçtiğimiz günlerde Trakya’nın yaşadığı sel felaketi sırasında yerleşim yerlerinin yanı sıra birçok sanayi kuruluşu da zarar gördü, ama bunu ‘fırsat’ olarak görenler de vardı. Arıtma tesislerinin devre dışı bırakılması ile zehirli atıkların doğrudan taşkın suyunun içine verilmesi sıkça yaşanıyor!

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı denetimlerinin yapılamadığı afet anlarında atık tesisleri yerine taşan derelere deşarj yapılıyor. Taşkın sırasında tarım arazilerini örten suyun kirletici etkisinden bütün insanlık zarar görüyor.

Son olarak büyük miktarda ENDÜSTRİYEL ATIĞIN, bir beldenin çöplüğüne bırakılması vatandaşların tepkisini çekti. Hızlı yemek (fast food) kültürü ile birlikte sofralarımızda yerini alan ketçap ve mayonez bu defa çöplerimizin sosu oldu. Büyük miktarda olması ve olayı fark eden vatandaşların tepkilerinin yetkililere ulaştırılması sırasında yaşananlar Trakya'nın içine düştüğü başıboşluğu bir defa daha gözler önüne serdi.

Düne kadar ülkenin gıda ambarı denen topraklar, bol su, ucuz iş gücü, ulaşım imkânları ve düşük iradeli yöneticilerin kolayca yola getirilebilmesi sayesinde bu gün katısı, sıvısı ve gazı ile her fazda atığın ölüm saçtığı bir yöre haline geldi. Bu yetmezmiş gibi on binlerce hayvanı, ucuz et, büyük rant hayalleri ile depolara tıktılar. Kanser şampiyonluğunu Gebze-Dilovası hattının elinden alan Trakya -özellikle Çerkezköy-Çorlu-Lüleburgaz hattı-, yaşanan çarpık kentleşme sayesinde yakın gelecekte toplu ölümlerin bile yaşanabileceği bir ibret çukuruna dönüşebilir. Fabrikalar ve açık kanalizasyonlar ile dip dibe okullar, evler, hastaneler bu yok oluşa hazırlandığımızı gösteriyor. Her şeyi 'ticaret' olarak gören kafa, endüstri bölgesine okul yaparsa da şaşırmamak lazım… Eeee, her şeyin paralı hale geldiği bir ülkede; artık, eğitim de ticari faaliyet!

Başka bir işaret ise hastanelerin artması:

Tıpkı kıyamet alametleri gibi bir durum ile karşı karşıyayız. Sözde şehirleşen bölgemizde, büyük projelerin ve devasa gettoların ballandırılarak tanıtıldığı reklamları görünce, bu zenginliğin bedelinin ne olduğunu sormak içimden gelmiyor ama cevap hazır: ÖLÜM!

Geçim derdi ile kıvranan vatandaşa geçim kapısı olarak kötü yolları önermeyi mubah sayan; kötü yola düşmüş birileri için ‘ne yapsın, ekmek parası’ demeyi de onuruna yedirir!

Yani, bunlara onursuzluk mubahtır.

Ey, Dünya Düzdür Diyen Cahiller!

İğneada’ya yapılmaya yeltenilen termik ya da daha uzun vadeli planlara göre nükleer santralin tartışmaları ile gündemimizin dolduğu şu günlerde, kamuoyunda oluşan bilinçlendirmeden ‘rahatsız’ olanlar var. Bu rahatsızlıklarını aşağılayıcı bir üslup ile dile getirmekten çekinmeden, bilimsel dayanaktan yoksun, pazarlama kataloglarını referans alan ve ülkenin bağımsızlığını unutarak ya da yok sayarak başka ülkelerin standartlarını emsal gösteren tamamen ‘ticari’ ve bir o kadar da ‘talihsiz’ açıklama basında yer aldı.

Bu açıklamada, yaşadığı çevreyi korumak için mücadele edenlerin örgütlendiği STK’ları küçümseyen, bilimin ve bilim adamlarının sadece paraya ve iş adamlarının para kazanmasına hizmet ettiğini zanneden çarpık kafalı insanlardan her zaman tiksindim. Böyle çarpık düşünceleri düzeltmek için bir şey yapamadığımı düşününce, kendimden bile tiksindim. Böyleleri ile aynı türe mensup olmaktan bile utanıyorum… Ülkemizde; her önüne gelenin, keyfine göre istediği yeri yağmalayabildiği bir işleyiş, kurutulamayan bir yara gibi mikroplarını her yere saçıyor. Milyarlarca doların büyüsüne kapılmış, dolar sarhoşu durum ile karşı karşıya olduğumuzu görmek hiç de zor değil. Ülkenin kaynaklarını yabancı sermayeye yağmalatmayı iş adamlığı zanneden çarpık kafa ile bir defa daha karşı karşıyayız. Ülke kaynaklarını yağmalatma karşılığı, kambiyo rejimini inandırmak için ortaklık görüntüsünde yabancı fonlardan ortaklık sermayesi adı altında bahşiş alarak göbek büyüten bu yağmacıların sistemi, artık sır olmaktan çıktı. İş adamı diye ortalarda dolaşan bazı ‘girişimcilerin’, üyesi oldukları “Yağmacı Kulübü”nün dışında kalmamak için “Ülkenin bir köşesine de, pisliğimizle biz imza atalım” demesinin kanaatimce ne kadar kârlı bir söylem olduğu, kamuoyunun takdiridir.

Bu konuda ‘detaylı’ bir dosyayı sonraki sayılarda kamuoyuna sunacağım. Şimdilik bu kadar…

Hep sevgi ile kalın.

KÖŞE YAZARLARI
Murat Sevgi

Murat Sevgi

Yılmaz Çivici

Yılmaz Çivici

Nijat Ayvaz

Nijat Ayvaz

Mehmet Ali Esmer

Mehmet Ali Esmer

Atıf Mutlu

Atıf Mutlu