Uyutulan Toplum...
Murat Sevgi
Günümüz insanı toplumsal yapının bir parçası
olmak yerine kendisini ve ailesini evine kapatıyor. Hem koruma güdüsü, hem de ekonomik
yetersizliğin verdiği hareket kısıtlılığı, tercihinde etkili iki unsur. Bunun dışında, ev ortamında yapabildiği pasif
etkinlikler de, pek de önemli şeyler değil.
Bu etkinliklerden en önemlisi televizyon seyretmek…
Televizyon seyirciliği, birçok ailenin ve
bireyin zamanında çok yoğun bir yer tutuyor.
Bu durum, tahmin edilenin çok üzerinde etkileri olan zaman kayıplarına
neden oluyor.
Televizyon seyircisi, başka işlerle ya da
etkinlikler ile geçirebileceği zamanını hem hareketsiz, hem de anlamsız bir
uğraş için heba ediyor.
Kendisinin fazla televizyon seyretmediğini
söyleyen -ve öyle zanneden- bireylerde bile yaşam süresinin çok önemli bir
kısmını heba edildiğini söyleyebiliriz.
Sadece haftanın bir günü televizyon karşısına
geçtiğini söyleyen, tek bir dizinin ya da programın izleyicisi için basit bir
hesap yapalım.
Haftada bir gün, sadece iki saat televizyon
seyrediyor.
Bu seyirci, iki yıl boyunca aynı diziyi ya da
programı izliyor olsun.
Yılda elli iki hafta, iki yılda yüz dört
hafta aynı dizi ya da programı takip ediyor.
Toplam iki yüz sekiz saat süreyi televizyon
karşısında geçirmiş.
Bu süre tam gün çalışan birinin, bir maaş
dönemi için işyerinde geçirdiği süreden fazladır. Ne kadar fazladır? Haftada altı gün çalışan
bir kişinin bir ay iki günlük mesaisine denk bir süre kaybedilmiştir.
Ya da başka bir hesapla, aynı sürede ortalama
(dört dakikada bir sayfa) hızda okuyan birisi için 500 sayfalık 7 kitabı
bitirmek mümkün. (Eğer okunacak kitaplar
300 sayfalık seçilirse okunabilecek kitap sayısı 11 adede çıkıyor.)
Burada belirtilen değerler, haftanın sadece
bir gününde, sadece iki saatini televizyon karşısında geçiren bir kişinin
kayıplarını göstermektedir.
Aslında 2004 yılında yapılmış bir araştırmaya
göre Türkiye’de sabit ücretli (memur, işçi ve emekliler) bireylerin ortalama
günlük televizyon tüketimi bile, iki saatin çok üzerinde. (Günlük ortalama televizyon tüketimi üç buçuk
saat.)
Yani yukarıda belirttiğim sayıları yedi ile
çarpıp daha sonra da, bunun üzerinde (iki katına yakın) bir değer düşünmemiz
gerekiyor.
Örnekleri kitapla verdik öyle devam
edelim. Haftada bir gün, iki saat
televizyon seyretmenin, kaybettirdiği zamanda 300 sayfalık, 11 kitap
okunabiliyor demiştik.
Şimdi bunu bütün hafta için hesaplarsak: 77
kitap yapıyor!!!
Bu sayı günde iki saatlik tüketim için
hesaplanmıştır.
Eğer istatistikteki gibi üç buçuk saat süreyi
esas alırsak; 132 adet kitap yapar.
Ki bu sayı, sadece iki yıllık bir dönemi
kapsadığı düşünüldüğünde çok ciddi bir birikimdir.
Emin olun birilerinin bu kadar çok kitap
okumasını istemeyenler olacaktır.
Kim İstemez?
Ülkemizi ellerinde tutan dış güçler istemez. Türkiye’yi sömüren güçler istemez. Onlara hizmet eden politikacılar(1) istemez. Onlara hizmet eden bürokratlar istemez. Onlara hizmet eden iş çevreleri istemez. (Yayıncılar ve kitap işi ile uğraşanları ‘duygusal sebeplerle’ bunun dışında tutabiliriz.) Kısıtlı bilgilerini matah bir uzmanlık edası ile sunan danışmanlar(2) istemez. Ağalar, derebeyleri(3) istemez. Şeyhler, şıyhlar, cemaatleri kontrol edenler(4) istemez. Asalak takımından toplumu kemiren(5) kim varsa istemez. İstemez oğlu istemez(6).
Siz en iyisi televizyon seyretmeye devam edin.
* * *
(1)
Politikacılar, bürokratlar ve iş adamları: Ben bunlara kısaca “iktidarı elinde
tutanlar” diyorum. (İktidarı elinde
tutmakla iktidar olmak arasındaki farkın farkına varıldığı güne kadar…)
(2) Danışmanlar: Verdikleri bilgilerin ne denli sıradanlaşmış şeyler
olduğunu, kitaplarda zaten var olan bilgileri kendi ‘özgün’ fikir ve görüşleri
imiş gibi sunduğunu fark ederler diye korkar, bunun için okumalarını istemez.
(3) Ağalar, derebeyleri: Güdümü altında tuttuğu insanlar, ağalık ve
derebeylik sisteminin çoktan çöktüğünü fark eder diye korkar, bunun için
okumalarını istemez.
(4) Şeyhler, şıyhlar, cemaatleri kontrol edenler: Bireyler kitap okur
da, dinin gereklerini, şekillerini ve gerçeklerini öğrenir diye korkar, bunun
için okumalarını istemez.
(5) Asalak takımından toplumu kemirenler: Toplumun her kesiminden insanlar çevrelerini daha iyi görür hale gelir ve olup bitenleri birilerinin yardımı olmadan algılar diye korkar, bunun için okumalarını istemez.
Murat Sevgi Köşe Yazıları
- Endüstriyel D'evrim
- Göç'en İnsan' Halimiz
- Astronot Da Olur Musun?
- Bir Din Olarak Paraperestlik
- Tarımsal Strateji
- Gdo (Gündemi Değiştirme Operasyonu)
- Kültür, ‘Üretmek' Demektir!
- Ke[N]Dimi Arıyorum: ‘Meşgul'müşüm!
- Vatanın Kalbinin Attığı Yer
- Çorlulular, Kürecik'i İyi Bilir
- Egemenlikten Kurtuluyoruz
- Ekoloji Mi, Ekonomi Mi?
- Neyi Bekliyoruz?!
- Eşelon Ve Promis
- Öküzü Kim Çaldı?!
- Teknoloji Çağının Efsaneleri
- Öyle Veliye, Böyle Öğrenci!
- Nükleer Kobay
- Enerji Sorunları Ve Büyük İhanet
- Kahraman Ordumuza
- Enerji Verimliliği Semineri
- Kumdan Kale
- Kumdan Kale-2
- Facia Senaryosu
- Balık Kafası!
- Sosa Bulanmış Çöplük
- Hayat Dersleri
- Bu Hale Nasıl Geldik?
- Genetiği Değiştirilmiş Olaylar
- 31 Mart Ayaklanması-1
- 31 Mart Ayaklanması-2
- Yakarak Enerji Üretmek “Yenilenebilir” Mi?
- Ateşle Oynuyorlar!
- Elektromanyetik
- Çakallar Sofraya En Son Oturur
- Gemiler Yandı, Geri Dönüş Yok!
- Yönetecek Bir Şey Kalmadı Ki!
- Popüler Kültür
- Her Yıl Aynı Terane
- Kurban Toplumu!
- Sokak Kültürü
- Namuslu / Namussuz
- Kent Ve Sanayi
- Sevgiler Günü'nde Tektaş Alın!
- Baz İstasyonu!