Gdo (Gündemi Değiştirme Operasyonu)
Murat Sevgi
Radyolarda, internet sitelerinde, TV
ekranlarında ve gazete manşetlerinde gördüğümüz her olay, gerçekten de medyanın
o olaya verdiği önem oranında değer taşıyor mu? Bunu sadece medyanın değil tüm
toplumun tartışmasında fayda var.
Özellikle medya kuruluşlarının tümüne birden
aynı anda servis edilen ve içeriğinin çoğu servis edenin yanlı ve sübjektif
görüşleri ile oluşturulmuş haberleri hepimiz fark ediyoruz. Peki, bunun dışında
kalan, ama kamuoyunda çok ses getiren her olay, objektif olsa bile bu kadar çok
ses getirmeyi hak ediyor mu? Yani kamuoyu bu olayın, bu denli yoğun şekilde
önünde tutulmasına ihtiyaç duyuyor mu?
Her okur, dinleyici ve izleyici şunu bilmeli:
Haberi verilen olaylar, medya kanalları yolu
ile kamuoyuna getirilirken; ‘o haber bu kadar yoğun şekilde gündemde olmasaydı’
medyanın gündemi ne olurdu? İşte bütün
mesele bu! Evet, bir gündem maddesi, diğer bir potansiyel gündem maddesini
perdelemek için özellikle şişiriliyor olabilir. Bunu yapanlar var mı? Olup olmadığını
görmek için çevrenize bakmanız yeterli.
2008 Krizi diye bilinen, ‘Küresel Kriz’ diye
de adlandırılan ekonomik afetin ne zaman bittiğini biliyor musunuz? Çevrenize
bir sorun! Teğet geçti, on ikiden vurdu, doksandan ortaladı yorumları arasında
bir dakikalık süreyi bu soruya ayırın ve sorun:
Küresel Kriz ne zaman bitti?
Eğer, bitmediyse, ne zaman bitecek?
Eğer, krizin sorumluları aranmıyorsa bu durum
kanıksanmış demek değil midir?
ABD’nin ve Avrupa’nın önemli medya
kuruluşları ‘krizin’ ilk gününden beri Türkiye için çok güzel yorumlar
yapıyorlar. Bu yorumları, manşetlerde, ana haber bültenlerinde, özel
programlara defalarca tekrarlıyorlar. Bir an içinizden, “Allah’ım, bu medya kuruluşları bizi -yani Türkiye’yi- ne kadar çok
seviyormuş” demek geçti mi?
Dünyanın jandarması olarak bilinen ABD’de
George W. Bush yönetimi, görev süresi sona erince, Obama Yönetimine dünyanın en
kanlı ülkesinde süren bir savaş devretti. İlk dönemlerinde yeni yönetime umutla
bakanlar, ABD’nin ‘devlet yönetiminin süreklilik arz ettiğini’ yeni fark
ettiler. Bu fark etme özürlüler, duruma bizdeki gibi, ‘STATÜKO’ da diyemedi!…
Sonuç olarak Obama yönetimi, sokaklarında
üniversiteli işsizler, obezlikten evlerinden çıkamayanlar ve Irak’ta cinnet
geçiren kana bulanmış askerler ile dolu bir ülkeyi güç bela bu günlere kadar
anca getirdi. Dünya, trilyon dolarlarca zarar eden bir ABD’den söz ederken
Washington, sadece 780 milyar dolar ile dünyayı uyutmaya çalıştı. Ama dünya
ekonomisindeki cılk yara, Avrupa’yı da için-için kemirmeye başlamıştı.
Avrupa, kardeşlerinden birkaç milyar Avro’luk
fon desteğini esirgeyerek; ne kadar büyük bir “birlik” içerisinde olduğunu
ispatladı. Yunanistan, İtalya, İspanya ve Portekiz’de işler karıştı. Şu
sıralar, Almanya ve Fransa da kızışma aşamasında. Yakında patlayacak.
ABD’nin bu belayı başından savmak için uygulayacağı
tek bir çözüm kaldı:
SAVAŞ EKONOMİSİ!
ABD’nin,
tek derdi İran!
Öylesine bir paranoya içerisinde ki, San
Anderas Fayı biraz kırılsa, “ÇIT” çıksa Savama ajanları yaptı diyecek! Irak’ta
attığı yalanları, İran için atamıyor! Dese ya; “Ahmedinejat cehennem topu
yaptı, menzilinde Washington var!” diyemez!
Niye? Çünkü İran’da gerçekten var! Nükleer
de, telekomünikasyon da, tıp da, eczacılık da, ekonomik bağımsızlık da!
Aslında
olay da buradan kopuyor!
Ekonomik bağımsızlık çok tehlikelidir.
Amerikan silahşörleri bu işe ifrit olur! Hani kovboy filmlerinde izlersiniz ya:
19ncu yüzyılda siyah takım elbiseleri, rugan ayakkabıları ile Vahşi Batı’yı
“VAHŞİ” yapan eli kanlı bir sürü katil sokaklarda dan, dun adam vurur durur…
İşte, günümüzde Irak çöllerinde şirketleşenler bu heriflerin torunları! Cinayet
şirketleri kurmuş. Devletten “öldürme ihaleleri” alıyor! O ‘siyah su’ dedikleri
de; su-mu değil. Vahşi atalarının, çürümüş genlerini taşıyan, kararmış kanları!
İşte, istedikleri olmayınca ölüm kusan savaş makineleri bu katiller sürüsünün
elinde! Bizim elimizde ise karanfiller!
Mezar taşlarının üzerine koymak için…
Kimin mezar taşlarının? Yazan, çizen,
düşünen, tartışan… Kısaca, fikir sahibi olup da bu fikirlerini kendi kafasından
dışarı çıkaracak kadar cesur, gözü kara insanların mezar taşlarının üzerine…
Mezar taşlarının üzerine karanfil koyuyoruz
koymasına da, fikirlerinin üzerine bir şey koyuyor muyuz? Ben göremiyorum. Gören varsa söylesin!
* * *
Biz, niye -ekonomik- bağımsızlığımızı,
-siyasi- irademizi çöpe attık? İşimiz, tıngır-mıngır devam etsin, istikrar
sürsün, ülke büyüsün, hortumlarımız devletin kasasına rahat girsin diye…
Yoksa bu silahşörler gelir, şehirlerimizi
80’lerin Beyrut’una, 90’ların Bosna’sına, 2000’lerin Bağdat’ına çevirir!
Yoksa, 2010’ların İstanbul’u; Kültür Başkenti
yerine; sokaklarında silahların kütür-kütür konuştuğu, çete savaşlarının
oluştuğu, Türk Baharı’na dönerdi… Yerseniz!
Sonuç olarak görülüyor ki, para var huzur
var; para bitti, geber!
Hep sevgi ile kalın…
Murat Sevgi Köşe Yazıları
- Endüstriyel D'evrim
- Göç'en İnsan' Halimiz
- Astronot Da Olur Musun?
- Bir Din Olarak Paraperestlik
- Tarımsal Strateji
- Kültür, ‘Üretmek' Demektir!
- Ke[N]Dimi Arıyorum: ‘Meşgul'müşüm!
- Vatanın Kalbinin Attığı Yer
- Çorlulular, Kürecik'i İyi Bilir
- Egemenlikten Kurtuluyoruz
- Ekoloji Mi, Ekonomi Mi?
- Neyi Bekliyoruz?!
- Eşelon Ve Promis
- Öküzü Kim Çaldı?!
- Teknoloji Çağının Efsaneleri
- Öyle Veliye, Böyle Öğrenci!
- Nükleer Kobay
- Enerji Sorunları Ve Büyük İhanet
- Kahraman Ordumuza
- Enerji Verimliliği Semineri
- Kumdan Kale
- Kumdan Kale-2
- Facia Senaryosu
- Balık Kafası!
- Sosa Bulanmış Çöplük
- Uyutulan Toplum...
- Hayat Dersleri
- Bu Hale Nasıl Geldik?
- Genetiği Değiştirilmiş Olaylar
- 31 Mart Ayaklanması-1
- 31 Mart Ayaklanması-2
- Yakarak Enerji Üretmek “Yenilenebilir” Mi?
- Ateşle Oynuyorlar!
- Elektromanyetik
- Çakallar Sofraya En Son Oturur
- Gemiler Yandı, Geri Dönüş Yok!
- Yönetecek Bir Şey Kalmadı Ki!
- Popüler Kültür
- Her Yıl Aynı Terane
- Kurban Toplumu!
- Sokak Kültürü
- Namuslu / Namussuz
- Kent Ve Sanayi
- Sevgiler Günü'nde Tektaş Alın!
- Baz İstasyonu!