Kültür, ‘Üretmek' Demektir!
Murat Sevgi
Kentleşme denildiğinde her geçen gün büyüyen,
büyümesi istenen ve çok “büyük” olmanın -sanki- çok “iyi” olduğu tezi
savunulmakta. Daha da kötüsü; istikrarın büyümeye bağlanması gibi acı verici
bir yaklaşım var. Burada ‘acı verici’ ifadesinin muhatapları ise bizzat
bizleriz! Belirttiğim sürekli büyüme politikasına, her an daha büyük olma
eğilimlerine kapılmayı; ‘hizmet etmek’ zanneden özürlü yöneticileri çevremizde
sıkça görüyoruz. Popüler kültürün ‘kentleşme’ yanılgıları idarecilerin
duyularını köreltiyor. Kentlerin büyüklükleri altında ezilen kentsel
endüstriler, ‘çığlıkları’; kentli olamama travmasına bağlıyor.
Ama kentli olmanın eksikleri giderilmeden,
bağışıklık kazanması sağlanmadan verilen yüksek dozlu popüler kültür büyük
sancılara sebep oluyor. Bu sancının en aza indirilmesi için toplum olmanın
önemli birleştiricileri güçlendirilmek zorunda. Bunlar; iletişim, ortak
duygular hissetmek ve bu duyguların gerektirdiği davranışları yapabilme
yeteneğidir. Sürekli büyüyen ve çoğalan olmanın içinde gizli değişimi
‘dinamizm’ ile karıştırıyoruz.
* * *
Aynı apartmanda yaşayıp birbirlerinden
habersiz aileler, olup bitenleri sonrasında öğrenen dostlar, çevresine duyarsız
bireylere dönüşmemize sebep oluyor. Kendi göç etmese bile çevresi sürekli
değişen birey, göç yaşayan diğer bireyler gibi etkileniyor. Bu süreçte yerleşik
kültür de zarar görüyor. Küçük kentlerde geçmişten gelen süreklilikler,
geleneksel davranışlar, kültürler büyümenin etkisi ile eriyor. Böylece çekirdek
kentli nüfus da çevresinde yaşanan hormonlu büyümenin bir parçası oluyor. Buna
rağmen ‘yerli’ ve ‘gurbetçi’ şeklinde iki ayrı tanımlama yeni oluşan
kentlerdeki yapay toplumun bütünleşme sorunlarının sebebi olarak görülüyor. Bu
yanılgı, teori ve pratik arasında kısılan idarecinin iradesinde yetersizliğe
sebep oluyor.
Sanayileşmenin ilk yıllarından beri hedef
olarak seçtiğimiz ‘Batı’, her alanda olduğu gibi kentsel sorunlarla da bizden
önce tanışmış. 20’nci yüzyıl ortalarında ‘Kentsel Dönüşüm’, ‘Toplu Konut’,
‘Sanayi Bölgeleri’ ve ‘Kentsel Modelleme Sistemleri’ geliştirmiş. Hem
sosyolojik (toplumbilim, kentbilimi, kent kültürü ve kentlilik) hem de kentsel
endüstri (ulaşım, elektrik, yakıt, su, atık ve artıkların bertaraf sistemleri)
olarak metodolojileri bulunan bilimsel teknikler üretilmiş. Bilimsel yaklaşımları,
Batı toplumunun sosyal yapısına göre belirlenmiş bu modeller kültürel yapımızla
pek uymayan uygulamaları sadece ‘salt bilimsel gerekçeler’ ile uygulamaya koyma
girişimlerini tetiklemiş.
Batı toplumlarının yuvarlak hatlı ‘kentlilik
elbisesi’ bizim köşeli yapımıza tam uymamış. İyileştirme yapalım, fayda
sağlayalım derken; yepyeni kültürel sorunların oluşmasına sebep olmuşuz. Bu
çarpıklıkları fark edenler kendi bildiği şekilde çözme yoluna gitmiş, halen de
gitmeye devam ediyor. Sonuçta kent, olgunlaşmamış kentlinin kendini bulabildiği
bir yere; köye dönüşüyor.
* * *
İşte bu duruma “Dur!” diyebilmenin, olanın kentli kalmasının ve gelenin kentlileşmesinin yolları araştırılmalıdır. Bunu başarmanın birinci şartı; yaşanan göçün hızını azaltmaktır. Bunu yerel yönetimlerin başarması beklenemez. Zaten yerel bir mesele de değildir.
Şafak Harekâtı
Çözüm ancak topyekûn bir ıslah projesinin
devreye sokulması ile mümkündür. Bu ‘Islah Projesi’nde; tarım, sanayi, sağlık,
eğitim ve ekonomi gibi alanlarda yerel planlamaların yerel dokuya adapte
edilerek geliştirilmesi gereklidir.
Günümüzde, mesele sadece “Ergene Meselesi”
gibi görünse de Edirne’den Kars’a kadar yurdun dört bir yanında aynı anda,
eşgüdüm içerisinde sürdürülmesi halinde sonuca ulaşabilecek bir meseledir. O
yüzden, “Şafak Harekâtı”, sabah erken kalkanın Ergene kurtuluyor diye bağırması
ile olacak bir iş değildir. Ergene, bu bataklıktaki sineklerden sadece biridir.
Bataklığı kurutmaya niyetlenmek şarttır.
Doğru stratejileri oluşturmadan girişilecek bir kurtarma harekâtı ile bu şansı
ziyan etmemek gerekir.
* * *
Islah projesinde (buna seferberlik projesi de
diyebilirsini), göç etmek zorunda kalan insanın göçe niyetlenmesine sebep olan
şartların düzeltilmesi gözetilmelidir. Mesela; toprak ağalığının, aşiret
hegemonyasının çökertilmesi, tarımsal alanların köylülere tahsis edilmesi,
çiftçi birliklerinin özendirilmesi, gibi…
İthalatın desteklenmesi yerine tarımsal üretimin desteklenmesi gibi.
İşte bunlar yapılırken, bir yandan da göç
alan, bu göç nedeni ile dejenere olmuş kontrolsüz irileşmiş -sözde- kentlerde
normalleşmenin yolları aranmalıdır. Bir zamanlar insanca yaşandığı hatırlanmasa
da nesiller devrilip gittiğinde iyice unutulan öz kültürel değerler ele
alınmalıdır. Bu değerler, halen hatırlayan varken, yerlerini plastik ve çeliğe
bırakmadan önce düştükleri yerden kaldırılmalıdır.
Kent konseyleri; oda, dernek ve vakıf gibi
çok sayıda sivil toplum kuruluşunu çatısı altında toplayan; o kentteki en büyük
toplumsal örgüt olarak önemli bir işlevi yerine getirmeye adaydır.
TKKB, her kentten (odalar, dernekler ve vakıflar gibi yüzlerce STK temsilcisi tarafından seçilen) kent konseylerinin Trakya genelinde oluşturduğu dev bir kurum. Bünyesinde on binlerce üyesi bulunuyor. Yakın gelecekte Trakya’nın sorunları ve planlanması konusunda “Kent İhtisas Kurumu” olarak TKKB adından çokça söz ettirecek. Büyük bir güç!
Dünden Bugüne Çorlu
04 Şubat 2012 Cumartesi günü başlayıp dört
gün boyunca Orion Alışveriş Merkezi’nde devam edecek, “Dünden Bugüne ÇORLU”
konulu Fotoğraf Sergimiz var! Bu sergi, Çorlu’nun kaybolmaya yüz tutan,
tanıkları git gide azalan yakın tarihine pencere açmak amacı ile ortaya çıkan
bir çalışmanın parçası. 20’nci yüzyıl ilk yarısından başlayan tarih diliminden
küçük bir kesit. Fotoğraf sergimizi gezenler, bugün yaşadıkları Çorlu’nun
dününü de görme şansı bulacaklar. Evlerinin, işyerlerinin, parklarının,
çarşılarının, pazarlarının yerinde neler olduğunu görebilecekler.
Birbirinden güzel tarihi yapılarını, kentin
etrafını çeviren üzüm bağlarını belki ilk defa görecekler. Belki şaşıracaklar,
belki inanmayacaklar, belki de gayet doğal karşılayacaklar.
* * *
Sadece 40-50 yıla sığan müthiş büyümenin
devam etmesi halinde 20, 30, 50 yıl sonra nasıl bir ‘şehir’ ile
karşılaşacaklarını da fark etme şansına sahip olacaklar.
Bazlarımız; bu değişime ‘Dur!’ demenin
gereğini fark edecek, bazılarımız ise; daha da ileri gitmenin hayallerini
kuracak…
Ama beni en çok sevindirecek olan; “Bende de
Çorlu’nun çok önemli resimleri var!” diyerek paylaşmak isteyecek birilerinin
çıkması. İşte o zaman bu tarihe bakışımız çok daha net olacaktır. Bir sonraki
Fotoğraf Sergisi için her geçen gün devleşen bir arşivin tohumları böylece
atılmış olacak.
Çorlu Kent Konseyi olarak; Orion Alışveriş
Merkezi ve Çorlu Belediyesinin katkıları ile düzenlediğimiz Fotoğraf Sergisine
tüm halkımız bekliyoruz.
Bu ‘Fotoğraf Sergisi’ önümüzdeki günlerde
başka SERGİ projelerinin de tetikleyicisi olacak gibi görünüyor. Sürprizlere
hazır olun.
Hep sevgi ile kalın.
Murat Sevgi Köşe Yazıları
- Endüstriyel D'evrim
- Göç'en İnsan' Halimiz
- Astronot Da Olur Musun?
- Bir Din Olarak Paraperestlik
- Tarımsal Strateji
- Gdo (Gündemi Değiştirme Operasyonu)
- Ke[N]Dimi Arıyorum: ‘Meşgul'müşüm!
- Vatanın Kalbinin Attığı Yer
- Çorlulular, Kürecik'i İyi Bilir
- Egemenlikten Kurtuluyoruz
- Ekoloji Mi, Ekonomi Mi?
- Neyi Bekliyoruz?!
- Eşelon Ve Promis
- Öküzü Kim Çaldı?!
- Teknoloji Çağının Efsaneleri
- Öyle Veliye, Böyle Öğrenci!
- Nükleer Kobay
- Enerji Sorunları Ve Büyük İhanet
- Kahraman Ordumuza
- Enerji Verimliliği Semineri
- Kumdan Kale
- Kumdan Kale-2
- Facia Senaryosu
- Balık Kafası!
- Sosa Bulanmış Çöplük
- Uyutulan Toplum...
- Hayat Dersleri
- Bu Hale Nasıl Geldik?
- Genetiği Değiştirilmiş Olaylar
- 31 Mart Ayaklanması-1
- 31 Mart Ayaklanması-2
- Yakarak Enerji Üretmek “Yenilenebilir” Mi?
- Ateşle Oynuyorlar!
- Elektromanyetik
- Çakallar Sofraya En Son Oturur
- Gemiler Yandı, Geri Dönüş Yok!
- Yönetecek Bir Şey Kalmadı Ki!
- Popüler Kültür
- Her Yıl Aynı Terane
- Kurban Toplumu!
- Sokak Kültürü
- Namuslu / Namussuz
- Kent Ve Sanayi
- Sevgiler Günü'nde Tektaş Alın!
- Baz İstasyonu!