Nijat Ayvaz - Çanakkale'ye, Adım Adım Yürümek...

Nijat Ayvaz

Çanakkale'ye, Adım Adım Yürümek...

Nijat Ayvaz

57 genç insan Tekirdağ'dan Çanakkale'ye adım adım yürüyor...

Tarihe sadece kahramanlıkları ile geçmiş binlerce vatan evladının canlarını verdiği bu topraklara adım adım yürümek çok kimseye ‘imkânsız’ hatta çılgınca gelse de 57 kişi ile biz ikinci kez yürüdük. İlkini geçen yıl gerçekleştirdiğimiz “Dönmeyi Düşünmediler” “Tekirdağ tarihi ile kucaklaşıyor” sloganı ile yola koyulmuştuk. Ve bu yolun yürünebileceğine önce bizler şahit olduk. Bu projeyi başlatırken bizler biliyorduk ki, o gün verilen savaşta canlarını vatan için feda edenler asla geri dönmeyi düşünmediler. Çünkü döndüklerinde bir vatanları olmayacaktı. Bu gerçeği bilerek Çanakkale Savaşları’nın anısını günümüze taşımayı ve yeniden hatırlamayı seçtik.

97 yıl önce yaşanan Çanakkale Savaşları anısına Tekirdağ’dan Namık Kemal Üniversitesi Öğrencileri ve sivil toplum kuruluşu üyeleri, öğretmenler, memurlardan oluşan 57 kişi, 235 kilometrelik yürüyüş için Tekirdağ Valiliği önünden saat 09.00’da yola çıktık. 5 günlük yürüyüşümüzün en zorlu parkuru Tekirdağ-Malkara etabı oldu. Yaklaşık 57 km’lik yolu yürümek hiç kolay olmadı. Yol boyunca rüzgâr ne kadar çetin esse de bir hedefimiz vardı, tamamlanmalıydı. İnecik Köyü’nde muhtarın verdiği öğle yemeği ile karnımızı doyuruyor ve 09.00’da Tekirdağ Valiliği’nin önünden başlayan 1’inci gün yürüyüşümüzü, saat 23.00 sularında Malkara’da tamamlıyoruz. 57 kişinin de ayak tabanları çökmüş, su toplamış ve bir adım atacak hali kalmamıştı. Öğlen sularında yenen yemeğin üzerine mideye bir lokma bir şey girmediğinden bitkin düşmüşüz.

Gecenin 11’in de Malkara Öğretmen Evi’nde verilen akşam yemeğine gidiyoruz. Malkara Kaymakamı Yunus Fatih Kadiroğlu emir vermişler, 97 yıl önceki yemek hazırlanmış. Yani yemeğimiz 97 yıl önceki kırık buğday çorbası ve üzüm hoşafı, unutmadan bir de bayatlamış ekmekten oluşturulmuş. Kaymakam Yunus Fatih Kadiroğlu’nu bu yaratıcı ikramından dolayı kutluyorum. Dilerdim ki, o gece bizi karşılasın ve bu hazırlattığı yemeği bizimle kaşıklasın. Kaymakam’a teşekkürü ancak bu yazımla edebiliyorum. Ülkemiz -dahası Malkara-, böylesi Kaymakam’a sahip olduğu için çok ama çok şanslı...

Geceyi uyumak için bayan yürüyüşçülerimiz bir yurda bizler de Malkara İmam Hatip Lisesi yatakhanesinde temiz ve derin bir uykuyla geçiriyoruz. Ertesi sabah Keşan’a doğru yola çıkıyoruz. Bugün, hava biraz soğuk! Malkara’yı henüz 8 km geçmiştik ki şiddetli bir yağmur başladı. Hemen yağmurluklarımızı giyerek yolumuza devam ettik. Haliçköy’de verdiğimiz yemek molasına sırılsıklam gelebildik. Köy kahvesinde Tekirdağ Belediyesi’nin temin ettiği yarım ekmek içine peynir, domates, salatalık, zeytin ve salamdan oluşan sandviçimizin yanına bol meyve suyu ile karnımızı doyurduk. Haliçköy’ü kahvesinde soba başında ıslanan üzerimizi kurutuyor, Keşan’a doğru yola koyuluyoruz. Yağmurun etkisi azalsa da yağmaya devam ediyor. Şiddetli rüzgâr yolun dışına savuracak kadar sert eserken, Keşan’a 5 km kala tipi başlıyor. Kar o kadar iri atıştırıyor ki, yüzünüzü soğuk esen rüzgârla birlikte titretiyor. Yol yürünmeli ve bu etapta başarıyla tamamlanmalıydı. Keşan’ın gazetecileri, bizleri yolda karşılıyorlar. Kente girişte, tıpkı Malkara girişinde olduğu gibi meşalelerimizi yakıyor düdükler çalarak giriyoruz. Keşan merkezde bizleri Kaymakam, Belediye Başkan Yardımcısı ve Emniyet müdürü ile birlikte kalabalık bir halk karşılıyor. Günün anlam ve önemini belirten konuşmalardan sonra akşam yemeğimizi uzun bir yürüyüşçünün günlük ihtiyacı olan proteini karşılayacak kalitede yiyoruz. Bu konuda Keşan Kaymakamı Ahmet Narinoğlu’nu ve Keşan Belediyesi’ni kutluyorum.

Geceyi otelde geçiriyor ve ertesi gün zorlu Koru Dağları’nı aşarak varacağımız Keşan-Gelibolu arasındaki Arena Troya Tesisleri’ne doğru yola koyuluyoruz. Yolda binlerce araç kornalar çalıyor ve eller sallanıyor bizlere geçtiğimiz kasaba ve köylerde alkışlanıyor merakla takip ediliyoruz. Koru Dağı’nı bu yıl yağmursuz ve güneşli bir havada aşıyoruz. Koru Dağı Tesisleri’nde kısa bir mola veriyor ve konaklayacağımız yere doğru yol alıyoruz. Bu zorlu etabı da 19.20 sularında tamamlayıp Agora Tesisleri’nde açık büfe akşam yemeğimizi yiyoruz. Tesisler harika yemekler lezzetli... Fakat gece nerede kalacağız muamma? Organizasyonda baştan beri meydana gelen aksaklıklar artık canımızı sıksa da herkes sakin olmaya çalışıyor. Agora Tesisleri’nde kalmak mümkün değil, elimizdeki alternatif; otobüste kalmak. Fakat bir otobüse sığmak mümkün değil. Çözüm, Evreşe Kasabası’na gidip yardım talep etmek.

Nitekim öyle yapıyoruz. Evreşe Belediye Başkanı, muhtarı, imamı seferber oluyor kızlarımızı evlerinde misafir ediyorlar, erkekler merkezdeki Camii’de konaklayacak. Yerden ısıtmalı Camii’de uyumak ilginç olacağa benziyor. Hayatımda ilk defa bir Camii’de uyuyacağım için heyecanlıyım.  Evlerden getirilen yorgan ve battaniyelerle Camii’nin ikinci katında seriliyor ve uykuya dalmayı beklerken gece yarısı 01.00 sularında Camii’nin kapıları hızla ve gürültüyle açılıyor ve ‘Allah’ nidaları ile biri secdeye yatıp kaçıyor. Kim olduğunu görmediğimiz kişi yarım saat geçmeden gene gürültüyle gelip ‘Allah, Allah’ nidaları ile bir kez secdeye yatıp kalkıp gidecekken arkadaşımız kendisini muhtara götürüyor. “Köyün delisi” derler ya, aynen öyle akıl hastası Evreşeli bir vatandaşımızmış meğer bizleri endişelendiren. Neyse ki sabaha kadar herhangi bir şey olmadı. Güzel bir sabah kahvaltısından sonra yürüyüşümüze kaldığımız yerden devam ediyor ve Bolayır’a Namık Kemal’in mezarına ziyarete gidiyoruz. Duamızı ediyor, Bolayır Belediye Başkanı Cavit Sezer’in çay ikramının ardından kaldığımız yerden yola koyuluyoruz...

Gelibolu’ya yaklaşırken yürüyüş tempomuzu arttırıyor, kentin girişinde meşalelerimizi yakıyor ve düdük sesleri ile adım adım halkın alkışları arasında şehre giriyoruz. Daha önceden bastırdığımız 57’nci Alay broşürü ve el ilanlarımızı her yerde yaptığımız gibi halkımıza dağıtıyoruz. Meraklı bakışlar altında Gelibolu Kaymakamı, Belediye Başkan Yardımcısı ve Emniyet Müdürü tarafından karşılanıyoruz. Gelibolu Limanı’nda yenen yemeğin ardından otellerimize çekiliyoruz. Yarın 18 Mart Çanakkale Deniz Savaşları Zaferi’nin 97’nci yılı ve bizler devlet töreninde yer alacağımız için heyecan duyuyoruz.

Sabah erkenden Eceabat’a doğru yola koyuluyoruz. Güvenlik nedeni ile otobüsle yaptığımız bugünkü yürüyüşümüzün son etabını Gelibolu Şehitler Abidesi’ne 5 km kala otobüsten iniyor ve yürüyerek şehitliklerden geçerek devlet törenine yetişmeye çalışıyoruz. Saat 14.00’da başlayacak olan törene 14.05’te varabildiğimizden tören alanına arka taraftan alınıyor ve bizlere ayrılan yerimize oturuyoruz.

Başbakan Yardımcı Bülent Arınç ve Genel Kurmay Başkanımızın konuşmalarının ardından, gemilerin denizdeki geçit töreni, helikopterlerin ve Türk Kuşu uçak gösterisinin ardından tören sona erdi.

Alçıtepe muhtarlığının ikramları eşliğinde Çanakkale’ye doğru yola çıkıyoruz. Dinlenmek adına kenti geziyor dönüş yolunda yeni tanışmalar ve dostluklarla dolu bir yürüyüşü daha tamamlamış olmanın heyecanı ile Tekirdağ’a doğru yola koyuluyoruz.

Ben, neden bu projede yer aldım…

Geçen yıl ilk kez bu projeyi 57’nci Alay Komitesi arkadaşlarımla ayağa kaldırırken, benim hayalimde Tekirdağ için şu düşünceler vardı. 57’nci Alayın aziz hatırasını gündeme getirmek elbette birinci önceliğimizdi. Ve 57’nci Alay Müzesi Kurulması, 57 Alay Anıtı fikri ve Yar Kışla binalarının müze olarak tanzimi fikrini ilk ortaya atan Gazeteci Şerif Baysalan, Ali Işıkgör ve bendenizdik. Bu fikirlerin hayata geçirilmesinde önemli adımlar atabiliriz diye bu projede yer aldım. 57 kardeşimle Çanakkale’ye yürüme fikri ilginç olduğu kadar imkânsızmış gibi görünse de ilk başlarda o kadar yol yürünebiliyormuş.

Yukarıda da bahsettiğim gibi bu projede yer almamın asıl nedeni Anzaklar’la ilk çarpışmaya giren ve Tekirdağ’da Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan bu alayın hatırasında “Barış” mesajı verebilmek, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerden Tekirdağ’a bu vesile ile birer kardeş şehir bağlantısı kurabilmek ve en önemlisi de sevgili büyüğüm Ahmet Soyuer’in yetiştirdiği fıstık çamlarından 57 adedini de bu iki kardeş şehre 57 yürüyüşçü arkadaşımla birlikte dikip, bu ülkelere giderek “57’nci Alay Barış ve Dostluk Ormanı” projelerine imza atabilmekti. Benim bu hayalim, hala devam ediyor. Umarım yetkililerimiz bu fikirlerimi ciddiye alırlar ve 97 yıl önce yaşanan bu savaştan bir barış ve dostluk mesajı ve projesi çıkartabilirler.

Teşekkür…

Tekirdağ Valiliği’ne, Tekirdağ Belediyesi’ne, Namık Kemal Üniversitesi’ne, Malkara, Keşan, Gelibolu Kaymakamlık ve Belediyeleri’ne, Star Medica ve Yaşam Hastaneleri’ne ve bu yürüyüşe katılan ve yürekten adım adım bir imkânsıza daha imza atan arkadaşlarıma teşekkür ederim. Sizleri tanımak beni çok mutlu etti. Gelecek yıllarda çok daha profesyonelce planlanmış bu yürüyüşe Tekirdağ’ın her ilçesinden köyünden gönüllülerin katılmasını diliyorum. Ben kendi adıma bu yürüyüşe katılacak olanlara da şimdiden selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

KÖŞE YAZARLARI
Murat Sevgi

Murat Sevgi

Yılmaz Çivici

Yılmaz Çivici

Nijat Ayvaz

Nijat Ayvaz

Mehmet Ali Esmer

Mehmet Ali Esmer

Atıf Mutlu

Atıf Mutlu