Melleler Geliyor!
Atıf Mutlu
90’lı yılların başı… Şırnak’a bağlı bir köye atandım. Köyde ikinci gün… Sakallı, cübbeli tespih çeken birini gördüm. Selam verdim, oturduk, baktım yaşça benden biraz küçük, hal hatır sordum.
-Ne iş yaparsın?
-Köyün imamıyım ben.
-Çok güzel. Evli misin?
-Evet.
-Kaç karın var? (Birden fazla evlilik normal
sayılıyor)
-İki.
-Çocuk?
-Ellerinden öper beş tane. Bir de kız var.
-Geçim zor olmuyor mu?
-Allah rızkımızı veriyor. Köylük yer, bayramı var seyranı var. Cuması var, selası
var. Ölüsü var, düğünü var. Sağ olsunlar köylüler gönüllerinden kopanı verir.
-Ya hocam, bizim çocuklara arada sırada Kur’an’dan ayet okuyup anlamını açıklar mısın?
Ne diyeceğini bilemeden yüzüme baktı. Sıkılmıştı.
-Hocam vaktin yoksa söyle.
-Yok vaktim var da, şey…
Sonunda baklayı ağzından çıkardı…
-Ben Kur’an okuma bilmem de…
-Nasıl yani? Köyün imamıyım demedin mi sen?
-Evet de okumam yazmam yok.
-Eee… Kur’an okuyamıyorsun da nasıl imamlık
yapabiliyorsun?
-Seslice’de bir şıhımız vardı. Lazım olan
duaları ezberletti. Bana el verdi. Ben de o günden beri burada imamlık
yapıyorum.
-Nasıl “el” verdi.
-Ağzıma tükürüp sakalımı sıvazladı. O günden
beri sakalımı da kesmiyorum.
-Yani ağzına üfledi demek istedin.
-Yok yok, mübarek tükürdü.
Susma sırası bana gelmişti. Okulu ve öğrencisi olan köyde öğretmen yoktu ama camisi olmamasına rağmen “el almış” imamı vardı. Hem de ne imam! Bir eli yağda bir eli balda… Damı mal, mereği saman dolu… İki karılı. Bütün işlerini köylülere yaptıran bir asalak… Kara cehalet sürüyordu.
Şimdi düşünüyorum da o molla sözleşmeli
olarak çalışmaya başlayınca;
-“Allah’ın izniyle devlet kapısına da
kapılandık. Artık üçüncüyü almak farz oldu. Başbakan da üç tane dememiş miydi
zaten. Yoksa o çocuk muydu? Neyse fark etmez ben de yaşı küçük alacağım zaten”
demez mi diye merak ediyorum.
Çağdaş dünya tarihine yeni bir “kamu hizmet
modeli” vereceğiz: “Sözleşmeli Melleler, Karanlığın Prensleri.”
“Eğitim
seviyemiz çağın önüne geçtiği için frene basmak lazım. Bu halkı okur-yazar
yapıp da başa bela mı edelim? Susar-dinler modeli bize daha uygun. Ne de olsa
devir “meeele” devri”
diye düşünmüşlerdir büyüklerimiz…
Yoksa maazallah aydınlanır, her şeyi
sorgulamaya başlar ve yönetenlerden yalnız sandıkta değil her zaman hesap
sorarız.
Kaval maval da dinlemeyiz o zaman…
Atıf Mutlu Köşe Yazıları
- Vicdanım Reddediyor!
- Salla Başını, Versinler Maaşını…
- Şike Yasası Veto Edilmiş (!)
- Şaşırdınız Mı? Hayret!
- Enflasyon Hesabı
- Havada Angus Kokusu Var!
- Aziz Şehitlerimiz! Sizlerden Özür Diliyorum…
- Hangi Darbe? Hangi Darbeci?
- Ulus, Egemen Mi?
- Ölçülemeyen Büyümeler…
- Cumhuriyet Köyleri
- Polis Devletine Doğru
- Aaa! Yavrum Bak Kocaman Bir Kuş
- Açılımda Da Hedef 2023 Mü?
- O Kadar Temizsiniz Ki!...
- Suç, Atatürk'ün Kardeşim!
- Hangi Müslüman Kardeşimiz Yardıma Muhtaç?
- Öyle Kardeş İstemiyorum
- Andımız Ve Dr. Reşit Galip
- Terörün Görünmeyen Yüzü
- Tohumuna Para Mı Verdik?
- Bakan Dediğin…
- Kötü Fikirler Üşüşür Mü?
- Protestocu Odtü
- Sesimiz Çıkmıyor, Alıştık Bile!
- Biz Memed'i, Kumarda Kaybettik
- Soruyorum!
- Adalet Bakanı Haklı
- Hutbelerden, Atatürk Kaldırıldı
- Türk Müsün, Türkiyeli Mi?
- Ne Hasta Olun, Ne De Şifa Arayın…
- Vekillere Ulufe
- Amerika Birleşik Devletleri Seferi
- Hükümete Teşekkür Ediyorum...
- Kimi Şikâyet Edelim?
- Bize Her Gün Bayram
- Dervişin Fikri…
- Kafaların İçine Bakmak Lazım…
- Kutu Kutu Pense
- Kaş Yaparken Göz Çıkarmak
- N'olmuş?
- Unuttun Mu Yoksa?
- Bu Boku Neden Yedik?