Sosyal medya yazılımı bunu kendi belirler!

Yani sosyal medya yazılımları paylaşımların içindeki anahtar kelimelerden yararlanarak sizi ‪‎yönlendirebilir.

Profilleri ‪anahtar kelimeler üzerinden ‪gruplandırabilir. Bu gruplara ‪‎özel kısıtlama yahut öne çıkarmalar yapabilir. Tek tek profilleri de kişisel bilgileri dışında tercihler ve eğilimler yönünden ‪fişleyebilir. Bu işi ‪ticari amaçla yapabileceği gibi, ‪toplumsal davranışları yönetmek için de yapabilir.

Bu işlemi bir ‪‎operatör yönetimi insan kullanarak onaylayabilir yahut otomatik olarak kodlama ile yapabilir.

‪Kritik zamanlarda, belirli anahtarları içeren paylaşımları öne çıkarabilir yahut tam tersi; yani aynı anahtarları içeren paylaşımların daha az görüntülenmesini sağlayabilir.

Facebook, Twitter gibi sosyal medya araçları bunu yapar mı?

Evet, yapar!

Bu da kullanıcı boyutu:

Girişimcilik ruhunun son haddine ulaşan örneklerini, dünyaya ibret olacak şekilde sergiliyoruz. Dünyaya ibret diyorum çünkü bazı şeyleri gerçekten de ibreti alem için sosyal sorumluluk duygusu ile dile getirmekte yarar var.

Sosyalleşme ile medyanın çiftleşmesinden ortaya çıkan ‘sosyal medya’ adlı fetüsün, son 10 yılda amipten ejderhaya doğru gelişen sürecini hep birlikte izledik.

Bu ‘ejderha’, aslında içerisinde çok sayıda paraziti de barındırıyor. Nasıl mı?

İşte bir sosyal medya parazitinin patolojisi:

Facebook gibi sitelerde gruplar kurup üye listelerini iyice büyüten bazı uyanıklar, o listeler üzerinden reklamcılık yapıyorlar.

Aslında ‘uyanık’ dediğime de bakmayın! Beynin yerinde, enerji içeceği ile doldurulmuş bir konserve kutusu var. Olmayan akıllarınca, grup isminin gazına çok sayıda üyeyi çevrelerine topluyorlar. Gruba ottan-bottan yazılar yazıp, onun-bunun sözünü ekleyip, hareketlilik elde etmeye çalışan bu kişilerin çekirdek ekibi bazen 4-5 kişiye kadar çıkıyor. Tam bir çete! Bir de bakıyorsunuz biri çıkıp sizi de o gruba ekleyivermiş. Ekranınızda, zırt-pırt beliren iletiler; “Bahçelerde maydanoz, gel bana bazı-bazı...” Durumdan hoşlananlar da yok değil. Aslında yok değil, “çok”! Zira, o “saçmalama festivali”ni beğenen sürüsü ile üye var!

Grubun gazına gelip, siz de bir şeyler paylaşmaya girişiyorsunuz. Gruba bir link de siz ekliyorsunuz. Puff diye uçuyor. “Ne oldu?” diye merak edip 1-2 dakika sonra bir daha ekliyorsunuz yine puff!

Hoppala! “Ne oluyor arkadaşlar!” diyerek -Feysbuk’un deyişi ile- “yöneticilerin” bulunduğu listeden, yöneticilerin en gürültülüsüne soruyorum: Hayrola hemşehrim, bir sorun mu var? (Adama, “hemşehrim” diyorum, ama grubun adında bizim memleketin adı geçiyor diye dedim. Yoksa ‘herif’, kim bilir nereden geldi. Belki de gelmedi!)

Çetleşme sırasında, “Yönetici”, yönettiği grubun ne amaçla oluşturulduğunu açıklıyor:

“Reklam vermek ücretli!” !!!

(“Fotoğraf ve Sanat” başlıklı yazımı, ‘reklam’ olarak algılıyor!)

Benim tepkim: Hönk!

Meğer, arkadaşımız oraya dükkan açmış!...

*Ne reklamı, kimden ücret istiyorsunuz?

*Neyin bedeli?

*Sen kimsin?

*Faturan nerede?

*Kullandığın medya ürününü pazarlamaya hakkın yahut yetkin var mı?

Sorular karşısında bu sefer Hönk! deneme sırası sevgili ‘yönetici’ hemşehrim de! Evet ‘cevap’ bekliyorum…

Yok mu?! :))))

O zaman bu çakallık fazla uzun sürmeyecek demektir.

Av dönemi, geçenlerde açıldı. Çakal avlamak serbest mi bilmiyorum. Ama, senin türündeki çakalları vergi daireleri ve mali polis eliyle avlamak bütün yıl serbest! İş, göreceğin bir yere yağlı kemik atmaya bakar. İşte size, ‘sosyal medya’ tadında ‘balta girmemiş medya’!

Galiba o gruba giren ilk ‘balta’ ben oldum!

Hep sevgi ile kalın…