Mehmet Ali Esmer - Şapa Oturmak!

Mehmet Ali Esmer

Şapa Oturmak!

Mehmet Ali Esmer

Yahu sabredeyim diyorum olmuyor, susayım diyorum olmuyor! Sonunda Murat kardeşim, benim sabır taşımı çatlattı. 05 Ağustos 2013 tarih ve 42 sayılı gazetemizde kardeşimin ismiyle müsemma köşesinde, “Benim De Bir Anayasam Olacak!” isimli son makalenizi okumam tuttu. Söz konusu makalede, 180 derecelik küçük bir sapmayla millet gidiyor Hanya’ya, sevgili kardeşim gidiyor Konya üzerinden Kenya’ya. Öncelikle şunu sorayım, bu makalenizi halka hitaben mi yazdınız? Yoksa bağlı bulunduğunuz siyasi kurumun “Adam Seçici Bilirkişi Heyeti”ne mi? Yazınızdaki mesaj kime?

Şimdi bana “Sen bu yörenin yerlisi değilsin! Bu arkadaş buranın tanınmış eşrafından, üstelikte sırtı sağlam. Kimse senin arkanda durmaz, senin ne haddine?” diyenleri duyar gibi oluyorum. Öncelikle şunu ifade edeyim ki ben bu yörenin yerlisi değil amma eskisiyim. Diğer bir nokta ise, bizim korku duvarını çoktan aşmış olduğumuzdur. Zaman korku zamanı değil, çünkü korkunun ecele faydası yok! Zaman gelecek kaygusu ve Hakk’ın müdafaa zamanıdır. Bir yol göstericimizin dediği gibi: “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır.” Kusura bakma sevgili kardeşim ama sizin makaleniz de bu vatan kavramı dâhilinde kalıyor.

Şimdi gelelim sözün özüne:

Söz konusu makalenizin başlangıcında yer alan yani yeni Anayasa için “Yetmez ama Evet” toplantısına; Çorlu halkı bu toplantıya katılıp ta ne zaman sıralamış olduğunuz beklentileri ifade etti.

Bütün Çorlu AK Parti’ye topluca intisap eyleyüpte bizim mi haberimiz olmadı?

Aksi takdirde sıraladıklarınız nasıl halkın “beklentileri” oluyor?

Bu ne çetin bir yanıltmacadır? Necip Fazıl’ın deyişi ile “Güneşe göç var da kalan biz miyiz?”.

Zaten böyle olsa, kor ampule yapışan sinekler gibi oluruz.

Halk olarak ne zaman beklentimizi söylesek, tırıs tırıs “Anamızı da alıp” gitmedik mi?

Üçüncü paragrafın sonundaki “...Bu ifade esasen daha önceleri de dillendirilmiş ve 1920 Anayasası ile o günlerde şekillendirilebilmişti. Ama kalıcılığı o zaman ki şartlarda sağlanamamıştı” cümleleri ile ne demek istediniz? Daha açık, net ve kaynak belirterek makale yazmanızı istirham edeceğim. Zira sizin Anayasa profesörü olmadığınızı biliyorum. Yoksa Atatürk zamanındaki eksiklik, şimdiki muhteremlere nasip oldu mu demek istediniz (!)?

Dördüncü paragrafınızda “2010 yılında yapılan 26 maddelik değişim; üst yapıda bir değişim oluşturmuş ve en azından Yargı’nın üstündeki vesayetin kalkması durumu gerçekleşmişti. Yani yargı bağımsızlaştı.” demişsiniz.

Nasıl yani (!)?

Çok değerli Baro Başkanlarımızın ve hukukçularımızın ifadeleriyle de “Bu vatanın çok kıymetli muhalif vatanseverleri, haksız ve yalan delil üretilerek zindanlara atılması” ile mi Yargı bağımsızlaştı?

Yoksa “Hırsızı, katili, kadın satıcısı, eli palalısı, PKK’lı bölücüsünü vb.” serbest bırakınca mı bağımsızlaştı?

Yani Gazi Mustafa Kemal bağımlı bir Yargı mı kurdu?

Beşinci paragrafınızda “topluma verdiği zararlarla” bahisten “Eski darbeci Anayasalar…” diyerek, genelleştirip, Atatürk’ün çıkarttırdığı Anayasayı da içine katıyorsunuz. Gözümüzden kaçmadı. Arkasından da toplumun bilinçlendirilip (Biz nasıl bilinçlendirildiğimizi biliriz), “Terör ortamının dayandığı dinamikler ortadan kaldırılmış oldu” diyorsunuz. Eh sen terör örgütünü dünyanın hiçbir yerinde asla görülmeyeceği bir biçimde muhatap kabul edersen ve her dediğine “He” dersen, ballı kaymak, tatbiki dinamikler ortadan kaybolur gibi olur. Gordion’un düğümü, çözemedin kes at!..

Aynı paragrafta “gezi devinimi” ile darbeci vesayete dem vurulduğunu, onun uzantısı olduğunu işaret ediyorsunuz. Lütfen dikkatli bakınız Gezi Eylemleri’nin söylemlerine. Özeti; “Tam bağımsız Türkiye”. Bunun içinde, bağımsız Yargı’da var. Bir de, bunca üstü kapalı Atatürk’e laf söyleyip de, yazını Atatürk’e övgü alıntıları ile bitirmeye çalışmışsın. Aklın karıştı herhalde? “Tazıya tut, tavşana kaç” mı demek istiyorsun? Sana Aydınlık Gazetesi yazarı Özdemir İnce’nin “Türlü Yemeği Tarifi” isimli makalesini okumanı tavsiye ederim. Size bir tavsiye daha: “Bir cambaz, iki ipte oynamaz!”

Beyim, paşam, teşbihte hata olmasın, ipini doğru seç. Bu yazıyı onlar için yazdıysan, boşuna onlardan bir şey bekleme. Bak yüreği temiz kardeşim, onlar arasında o kadar açlıktan gelip zirve yapmış serzevat var ki “Onlara iki vadi dolusu altın versen, bir üçüncüsünü isterler” (Hadisi Şerif) babından sana zırnık koklatmazlar. Murat kardeşim, lütfen bizi ipe-sapa gelmez altı boş laflarla şapa oturtma…

Kıymetli gazete arkadaşım, gözünü aç! Gündüzün aydınlık olsun, gecelerin çoban yıldızı ile parlasın, hayatta daima rotan doğru olsun. Haydi, kal sağlıcakla…

Not: Sevgili Murat kardeşim, sizinle en kısa sürede bir araya gelerek fikir alışverişinde bulunmayı umud ediyorum…

KÖŞE YAZARLARI
Murat Sevgi

Murat Sevgi

Yılmaz Çivici

Yılmaz Çivici

Nijat Ayvaz

Nijat Ayvaz

Mehmet Ali Esmer

Mehmet Ali Esmer

Atıf Mutlu

Atıf Mutlu