Bunca yıl sonra ne zaman mezun olduğum üniversiteye gitsem, içimi hep tanıdık bir heyecan kaplar. Ancak bu kez farklı bir olay için okulumdaydım… 21 Ekim 1999 günü, evinin önünde arabasına konan bir bombayla katledilen Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı için Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinin hazırladığı belgeselin ilk gösterimi için okuldayım.

Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve aynı zamanda Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Derya Sazak’ın önderliğinde gerçekleştirilen belgeselin gösterimine, Ahmet Taner Kışlalı’nın eşi Nilüfer Kışlalı ve kızı Dolunay Uluç’ta katıldı. Ölümünün 13’üncü yıldönümünde iletişim fakültesi öğrencilerinin hazırladığı ve suikasta kurban giden gazetecilerin hayatlarının konu alındığı “Faili Meşhur” adlı belgesel dizinin dördüncüsü olan yapıtta, Kışlalı’nın yaşamı tüm ayrıntılarıyla sunuldu. Belgeselde Ahmet Taner Kışlalı’nın eşi Nilüfer Kışlalı, kızları Dolunay Uluç ve henüz 29 günlük olduğu için babasını hiç tanıyamamış kızı Nilhan Nur Kışlalı, ağabeyi Mehmet Ali Kışlalı ve Mahmut Tankut Kışlalı, kuzeni Hıncal Uluç, gazeteci Altan Öymen, Avukatı Erdem Akyüz ve öğrencisi Türkan Akyüz yer aldı.

Cumhuriyet aydınlarının en önemli isimlerinden Kışlalı’yı -ailesi, öğrencileri ve dostlarının ağzından- yeniden dinlerken; gerçekten bir vatansever, Atatürkçü, hümanist olduğunu gördüm. Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan bir yazısının ardından Akit Gazetesi’nde üstü çarpı işaretiyle hedef gösterildikten sonra suikasta kurban giden Kışlalı’nın kızının anlattığı bir anekdot, belki de onun karakterini gösteren en önemli ipucuydu. Dolunay Uluç, ‘Atatürkçü düşünceleri nedeniyle birçok tehdit alan’ babasının ‘bu tehditler karşısından hiç telaş etmediğini ve onlara insanların aslında hepsinin iyi olarak doğduğunu, ancak yaşam koşullarının insanları kötü hale getirdiğini’ anlattığını ifade etti.  İyilikle yoğrulan bir hayat, hain bir bombayla susturuldu. Çünkü konuşmak ve düşüncelerini ifade etmek, çıkar odaklarının oyunlarını bozuyordu.

Monet İstanbul’da

Dünyanın en önemli ressamlarından empresyonizm (izlenimcilik) akımının öncülerinden Claude Monet’nin, “Monet’nin Bahçesi” adlı sergisi Sakıp Sabancı Müzesi’nde açıldı. Önceki yıllarda Dali, Picasso, Rodin, Rembrandt gibi sanatçıların eserlerini ülkemize getiren Sakıp Sabancı Müzesi 10’uncu yılında Monet’nin Bahçesi sergisiyle başarısını taçlandırdı. Monet’nin; doğaya duyduğu derin aşk, anı yakalama hevesi ve Avrupa’nın savaşla boğuştuğu bir dönemde evinin bahçesinde yarattığı muhteşem dünyasından tuvaline yansıyan güzellikler, görülmeye değer. Sergide izlenimcilik akımına ismini veren Claude Monet’nin Giverny Bahçesi’ndeki evi, geç dönem bahçe manzaraları, nilüferler ve ünlü Japon Köprüsü tablolarının yanı sıra, yakın arkadaşı ressam Auguste Renoir imzalı Monet ve eşi Camille’nin portreleri, kişisel eşyaları ve fotoğrafları da yer alıyor. Monet’nin 39 eserinin yer aldığı sergi 9 Ekim-6 Ocak tarihlerinde sanatseverlerle buluşacak.

Elif’in Notlarından:

*“Şu Çılgın Türkler”, “Diriliş” ve “Cumhuriyet” adlı kitaplarıyla binlerce okura ulaşan Turgut Akman’ın “Diriliş Çanakkale 1915” adlı eserinden sinemaya uyarlanan “Çanakkale 1915”, gösterime girdi. Tarihi gerçekleri drama halinde seyircisine aktaran filmin yönetmen koltuğunda, Yeşim Sezgin var. En büyük bayramımız 29 Ekim’e kısa bir süre kala vizyona giren film, yine cumhuriyete gönül vermişleri sinema salonlarına dolduracak nitelikte. İyi seyirler…

*Olur ya yolunuz Kaş’a düşerse, Nereid Meyhanesi’ne uğramadan dönmeyin derim. Özenle hazırlanmış menü tanıdık mezelerin yeniden yorumlanmasıyla sizi enfes bir ziyafete çağırıyor. Selanik cacığı, zehir, tekila soslu çipura, rakı soslu levraki daha neler neler… Akdeniz’in masmavi güzelliği, keyifli sohbet, sıcacık bir mekân ve Arla’nın enfes yemeklerini kaçırmayın derim.

Adam olmak cinsiyet meselesi değil, şahsiyet meselesidir...